Başkentin tek kadın itfaiyecisi Sultan Aktaş, ön yargılara ve mesleğinin zorluklarına rağmen görevini hakkıyla yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyor.
Sultan Aktaş, Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra KPSS puanı ile Ankara Büyükşehir Belediyesi Ankara İtfaiyesi’nde işe başladığını ve 8 yıldır işini severek, ilk günkü azimle yaptığını anlattı.
“Yaptığım işi hem çok seviyorum hem de çok değişik buluyorum. Yaptıktan sonra manevi yönden dönüşü olan bir mesleğim var. Bir yardıma gidiyoruz. İnsanlar, ‘Allah razı olsun’ diyor. Kendinizi önemli, mutlu hissediyorsunuz. Daha çok insana yardım etmek istiyorsunuz.”
Su altı arama kurtarma alanındaki ilk kadın dalgıç olacak
Sultan Aktaş, Ankara İtfaiyesi’nde aile gibi olduklarını ve herkesin birbirine yardım ettiğini söyledi.
“İlk zamanlar kadın itfaiyeci olmanın zorluklarını yaşadım. Yadırgadı arkadaşlarımız. ‘Ne yapabilir, bizim ekibimize nasıl entegre olur ki?’ dediler. Bir bocalama dönemi geçirdik. Ama sonra alıştılar.”
İtfaiyenin sualtı arama-kurtarma ekibinde dalgıçlık eğitimi de alan Aktaş, eğitimin sonunda Türkiye’nin su altı arama kurtarma alanındaki ilk kadın dalgıcı olacağını söyledi.
“Bir kadın olarak bu mesleği seçerken kadınların tereddüte düşmelerine üzülüyorum. Biz kadınlar, anne olarak birçok mesleğe iş gücü yetiştirme konusunda topluma büyük katkı sunan insanlarız. Dünya üzerindeki birçok meslekte katkımız ve elimiz var. Neden itfaiyecilikte de olmasın? Keşke daha çok kadın itfaiyeci olsa ve kadın meslektaşlarımızın sayısı artsa. Kadınlar, toplumsal baskılardan dolayı birçok şeye ‘Yapamazsınız, kadınsınız.’ denilerek bir adım geride başlıyor. İstatistikler bile bizden yana değil. Kadınların sayısı siyasetten, akademiye her alanda çok düşük. Esas yapmamız gereken, çalışmak ve varlığımızı göstermek istediğimiz alana adım atmakta. Gerisi geliyor ve kadın olduğu yeri güzelleştiriyor. Bir kadın kendine güvenirse ve o işe kendini hazır hissederse eminim başarılı olacaktır.”
“Olaya gitmeseniz de dizinize vurursunuz”
Sultan Aktaş yangın, göçük gibi durumlarda, bina içerisinde biri varsa kendilerini tehlikeye atarak içeri girdiklerini anlattı.
“Bizde heyecan olay yerine gidene kadar. Çünkü karşınıza ne geleceğini bilmiyorsunuz. Nasıl bir durumla karşılacaksınız, nasıl müdahale edeceksiniz, edebilecek misiniz, aracınız oraya girecek mi? Bizi en çok korkutan durum olayın olduğu mekanda içeride birinin olması ihtimali.”
“3 çocuğun ölümüyle sonuçlanan bir kurtarma olayını unutamadım”
Aktaş, 8 yıllık meslek hayatında yangın söndürme, arama kurtarma, deprem gibi birçok olaya gittiğini ama 3 çocuğun ölümüyle sonuçlanan bir kurtarma olayını unutamadığını söyledi.
“Bir gün ihbar geldi. Mamak’taki bir evde üç çocuk içeride kalmış. Arkadaşlarımız gitti, ben de arkadan takip edecektim ve telsizi dinliyordum bir yandan. Çocuklar sobadan zehirlenmişler. Beni en çok etkileyini, yangından birbirlerine sarılarak korunacaklarını zannetmeleri. Çocukların ikisini yorganın altında birbirine sarılmış bir şekilde bulmuştuk. Bir tanesi de yatağın altındaydı. 3, 5 ve 9 yaşlarındaydı çocuklar. Maalesef dumandan etkilenmişlerdi. Telsizde çocukların öldüğünü duyduğumda, kendi çocuğumu kaybetmiş gibi çok üzülmüştüm. Zaten bu meslek de böyledir. Olaya gitseniz de gitmeseniz de anonsta kötü birşey varsa dizinize vurursunuz.”
Kaynak: AA
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.