Yargıtay, ad ve soyadı değiştirme davalarıyla ilgili emsal bir karar alarak, soyadı değişikliğinde kişinin tercih ve arzusunun ön planda tutulması gerektiğine hükmetti.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, “Gür” olan soyadını “Cebe” olarak değiştirmek isteyen kişinin açtığı davayı, “soyadını değiştirmek için haklı neden” saymayarak reddeden yerel mahkeme kararını bozdu.
Tekirdağ Çorlu’da “Gür” olan soyadını “Cebe” olarak değiştirmek isteyen kişi mahkemeye başvurdu.
Çorlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, dava dilekçesinde ileri sürülen sebeplerin soyadının değiştirilmesi için haklı neden sayılamayacağına karar vererek davayı reddetti.
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu.
Bozma kararında, Türk Medeni Kanunu’nun 27. maddesinde, adın değiştirilmesinin, ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebileceği, değişikliğin nüfus siciline kayıt ve ilan olunacağı, adın değişmekle kişisel durumda değişme olmayacağı, bu değişiklikten zarar görenlerin, bunu öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde değiştirme kararının kaldırılmasını dava edebileceğinin hükme bağlandığı hatırlatıldı.
Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği konusunun, her davadaki özel koşullara göre mahkemece belirleneceği belirtilen kararda, bu tespit yapılırken objektif koşullardan çok değiştirme isteminde bulunanın mahkemeye sunacağı özel nedenlerin dikkate alınması gerektiği kaydedildi.
Bu özel ve kişiye özgü nedenlerin, istemde bulunanın kişiliği, sosyal statüsü, aile ilişkileri de göz önünde bulundurularak hakim tarafından değerlendirilmesi gerektiği vurgulanan kararda, şu tespitler yer aldı:
“Ad ve soyadı kişiliğin ayrılmaz bir unsurudur. Kişi bununla anılır, tanınır ve tanımlanır. Ad veya soyadı niteliği gereği onu taşıyan kişi tarafından benimsendiğinde anlam taşır. Adını benimsemeyen kişiliği ile özdeşleşmeyen kimsenin, adını değiştirmek istemesi en doğal hakkıdır. Böyle bir durumda, ad değiştirme istemlerini içeren davalarda davacının tercih ve arzusunun ön planda tutulması ve öncelikle dikkate alınması gerekir.
Türk Medeni Kanunu’nun öngördüğü ‘haklı sebep’ bu kapsam içinde değerlendirildiğinde, hakimin bu konudaki takdiri ileri sürülen sebebin ve yeni alınmak istenen ad veya soyadının toplum değerlerine ve kanunun buyurucu hükümlerine ters düşmeyen, özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunun tespiti gerekir.
Yargıtay uygulamalarında, kişinin toplum içerisinde bilinip tanındığı soyadı ile anılmayı ve onu kayden de taşımayı istemesinin haklı sebep olacağı kabul edilmiştir. Bu ilkeler doğrultusunda, davacının dilekçesinde dayandığı sebepler ile tarafların göstereceği deliller toplanıp, tanıklar dinlendikten sonra davacının isteminin haklı sebebe dayanıp dayanmadığının denetime elverişli biçimde dosyaya yansıtılmasıyla oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi yerine, uygun bulunmayan gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.